Brassicaceae (turpgiller), Dünya çapında yetişen 360 cins ve yaklaşık olarak 3709 türden oluşan en kalabalık kapalı tohumlu ailelerinden birisidir. Lahana da uzun bir yetiştirme geçmişine sahip bu aileyi en çok temsil eden otsu ve yapraklı bir bitkidir. Yeşil, beyaz ve kırmızı en çok bilinen lahana çeşitleriyken; savoy ve konik lahana daha az bilinen ve hala üzerinde farklı çalışmalar yapılan lahana çeşitleridir. Lahananın menşeinin Akdeniz bölgesinde Baltık Deniz’i kıyılarında bulunan Kuzey Avrupa ülkeleri olduğu düşünülmekle birlikte dünya çapında önemli bir yetişme alanına sahiptir. Lahana birçok ülkede kültürel ve gelenesksel gastronomide kayda değer bir konumdadır. Çoğunlukla çiğ olarak salatalarda kullanılırken, haşlanmış veya tavada kızartılmış şekilde yemeklerde ya da fermente edilmiş şekilde de masalarımızı süslemektedir.

Lahana kolay bir şekilde bulunabilmesi ve satın alınabilirliği sebebiyle bireylerin beslenmesinin önemli bir parçası olarak öne çıkmatadır. Yüksek bir besin değerine sahiptir. Yoğun olarak lif, mineral ve vitamin içermektedir. Kalsiyum, potasyum ve fosfor mineralleriyle; A, B9, C ve K vitaminleri yönünden oldukça zengindir. Ayrıca lahana vücut için önemli etkileri olan  kükürt ve s-metil sistein sülfoksit içeren glukosinolatlar, flavonoidler, antosiyaninler, kumarinler, karotenoidler, tanenler, saponinler, alkaloidler, fenolik bileşikler, fitosteroller, terpenler ve klorofiller gibi çok sayıda ikincil metabolit içermektedir.

Lahananın Besin Değerleri:

100 gr lahanada

  • 4,16 g karbonhidrat
  • 1,37 g protein
  • 0,26 g yağ
  • 3,84 g lif
  • 15, 6 mg sodyum
  • 208 mg potasyum bulunmaktadır.

Lahananın Sağlık İçin Yararları Nelerdir?

  • Lahananın kan şekerinin düzenlenmesi üzerinde çok hedefli etkileri bulunmaktadır. Bilimsel kanıtlar lahanın içerdiği yüksek biyoaktif bileşiklerin kan glikoz ( kan şekeri) konsantrasyonunu düşürdüğünü, glikoz toleransını ( hücrelerin ken şekerine karşı toleransı) iyileştirdiğini, serumdaki insülin (kan şekerinin hücrelerin içerisine girmesine yardımcı hormon) ve proinsülin seviyelerini yükselttiğini göstermektedir. Ayrıca pankreastan insülinin salgılandığı hücrelerin sayısını arttırmakta ve morfolojisini iyileştirmektedir.
  • Karaciğer sağlığı üzerinde önemli bir etkisi bulunmaktadır. Yapılan çalışmalarda beslenmesine lahana eklenen bireylerde karaciğer hücrelerinin yenilendiği, karaciğer hücreleri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilecek metabolit maddelerin oluşumunun engellendiği, karaciğer tümör insidansının azaldığı, vücüttaki alarm durumlarında seviyeleri yükselen üre, kreatinin, ALP, AST ve ALT gibi karaciğer enzimlerinin konsantrasyonlarının azaldığı gözlemlenmiştir.
  • Vücuttaki lipid (yağ) metabolizmasını da etkilemektedir. Yüksek serum lidip profiline veya hiperlipidemiye sahip bireylerde serum toplam kolesterolü, serum trigliserit düzeylerini ve LDL kolesterol (Vücut için yararlı olmayan kolesterol) seviyelerini düşürürken, HDL kolesterol (Vücut için gerekli olan kolesterol) ve adinopektin (Karaciğerden salgılanan ve yağlanmayı önleyen bir hormon) seviyelerini arttırmaktadır.
  • Kansere karşı koruyucu etki göstermektedir. Yüksek lahana tüketiminin özellikle akciğer, mide ve kolon kanserini önlemede etkili olduğu gösterilmekte, yapılan çeşitli çalışmalar da bunu desteklemektedir. Japonya’da yapılan bir çalışmada lahana tüketimi ve mide kanseri arasında zıt bir ilişki saptanmışken, Polonya’da yapılan bir çalışmada ise lahana tüketiminin kadınlardaki meme kanseri görülme sıklığını düşürdüğü gözlemlenmiştir.
  • Lahana içerdiği bileşikler yardımıyla vücutta antioksidan etki göstermektedir. Bünyesinde barındırdığı askorbik asit (C vitamini) ve glukosinolatlar gibi antioksidan aktivite gösteren bileşikler hücrelerin antioksidan seviyelerini arttırarark oksidatif stresi azaltmakta, vücudu zararlı metabolitlerden temizlemektedir.
  • Lahananın gastrointestinal (sindirim sistemi) rahatsızlıkların tedavisinde beslenmeye dahil edilmesi antiülserojenik aktiviteler göstermektedir. Lahana tüketimi mide öz suyunun aşırı salgılanmasını baskılarken mide dokularında hücresel yenilenmeyi kolaylaştırmakta ve inflamasyon (iltihaplanma) oluşumunu önlemeye yardımcı olmaktadır. Peptik ülserli hastaların lahana suyuyla tedavisi sonrasında yapılan muayenede peptik ülserlerin daha hızlı iyileştiği gözlenmiştir.
  • Lahananın fermantasyonu (Örneğin lahana turşusu) sonucunda ise ortaya çıkan laktik asit bakterileri vücutta probiyotik etkiler gösterebilmektedir. Bu bakteriler bağırsak sağlığı için oldukça önemlidir.