Reflü Hastalığı Nedir?

 Gastroözofageal reflü mide içerisindeki asidin ve bu asitle muamele görmüş besinlerin yemek borusuna (özofagus) geri akması durumudur. Gastroözofageal reflü normal bir fizyolojik süreçtir fakat bu durum rahatsız edici semptom ve komplikasyonlara sebep olduğunda gastroözofageal reflü hastalığı ortaya çıkmaktadır.

 Reflü hastalığının tahmini küresel prevalansı, tüm yaş grupları ve her iki cinsiyet için %8 ile %33 arasında değişmektedir. Reflünün görülme sıklığı ülkeler arasında önemli ölçüde farklılık göstermekle birlikte Amerika, Avrupa, Avustralya-Yeni Zelanda ve Orta Doğu dahil olmak üzere Batı ülkelerindeki popülasyonlarda yüksekken Doğu Asya’da daha az yaygındır.

Reflü Hastalığı Nasıl Oluşmaktadır?

Tüketilen yiyeceklerin mideye geçişini yemek borusu sağlamaktadır. Yemek borusunun mideyle birleştiği alt ucunda gıdaların mideye geçişi sırasında açılan, haricinde kapalı duran bir kapakçık (sfinkter) bulunmaktadır. Bu sfinkter mide asidinin ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçışını engellemektedir. Sfinkterde meydana gelen bir gevşeme, hareketlerinde bir bozukluk, sfinkter basıncının azalması gibi sebepler sonucunda bu düzen bozulmakta ve mide içeriği yemek borusuna (özafagus) kaçmaktadır. Midenin iç yüzeyi bu asit salgısına dayanıklıyken yemek borusunun iç yüzeyi bu aside dayanıklı değildir ve kendisini bu asit içeriğe karşı koruyamaz. Bu sebeple de bireylerde çeşitli semptomlar ve şikayetler meydana gelmektedir.

Reflü Hastalığında Hangi Semptomlar Görülmektedir?

  • Mide ekşimesi-yanması
  • Göğüste ağrı
  • Yenilen yemeğin ağıza geri gelmesi (regürjitasyon)
  • Hazımsızlık (dispepsi)
  • Şişkinlik
  • Yutma güçlüğü (disfaji)
  • Ağrılı yutma (odinofaji)
  • Hıçkırma-geğirme
  • Mide bulantısı-kusma
  • Öksürük
  • Ses kısıklığı

Kimlerde Daha Sık Görülür, Risk Faktörleri Nelerdir?

  • Obezite karın içi basıncı önemli ölçüde arttırdığından reflü için büyük bir risk faktörüdür. Obezite reflü semptomlarını arttırmaktadır.
  • Hamilelik döneminde de karın içi basıncın artmasıyla reflü şikayetleri artmaktadır.
  • Alkol ve sigara tüketen bireyler de risk grubunda yer almaktadır.
  • Uzun süreli kabızlık ve kuvvetli ıkınmalar, ciddi efor gerektiren fiziksel aktiviteler de karın içi basıncı arttırabilir.
  • Ayrıca tüketilen bazı besinler de ( salça, domates, baharatlar vb.) reflü şikayetlerini arttırabilir.

Beslenmemizde ve Yaşantımızda Nelere Dikkat Etmeliyiz?

  • İhtiyaç halinde kilo kaybı en öncelikli adımlardan biridir. Aşırı kilolu bireylerde normal kiloya sahip bireylere kıyasla mide ekşimesi vb. semptomlar yaklaşık 2 kat fazla görülmektedir. Obez hastalarda vücut ağırlığının yaklaşık %10’unu kaybettiklerinde reflü semptomlarında önemli bir iyileşme olduğu çalışmalarla gösterilmiştir.
  • Öğün başına porsiyon miktarları küçültülmelidir. Bir anda çok büyük ve kalori yoğunluklu öğünler tüketilmemeleri, ara öğünler yapılmalıdır.
  • Uzun süre aç kalmaktan kaçınılmalıdır.
  • Bazı besinler reflü şikayetlerini arttırabilir. Bu besinler;
  • Baharatlar ve baharatlı yiyecekler
  • Domates, salça ve ekşili yiyecekler
  • Koyu kahve, çay, gazlı içecekler
  • Soğan, sarımsak vb. sebzeler
  • Yağda kızartılmış ve çok yağlı yiyecekler
  • Çikolata ve bol kakaolu yiyecekler
  • Turunçgiller
  • Yüksek şeker içerikli gıdalardır. Beslenme düzeninde bu gıdaların tüketim sıklığına dikkat edilmelidir.
  • Semptomların şiddetini ve sıklığını hafifletmek için bazı diyet takviyeleri önerilmiştir. Faydalı takviyeler arasında gliserin giderilmiş meyan kökü, glutamin, sindirim enzimleri, magnezyum ve probiyotikler sayılmaktadır. Yapılan çalışmalarda mide ekşimesi, hazımsızlık, bulantı, karın ağrısı ve gazla ilgili semptomlar (geğirme vb.) gibi reflü semptomları üzerinde probiyotiklerin faydaları bildirmiştir.
  • Her bireyde farklı semptomlar görülmesine karşın tüketilen diyet lifi miktarının arttırılması da minimal özofagus dinlenme basıncında önemli bir artışa, hafta içerisinde meydana gelen gastroözofageal reflü sayısı ve mide ekşimesi sıklığında azalmaya katkıda bulunabilmektedir.
  • Yemek sırasında sıvı tüketilmemelidir. Sıvılar öğün aralarında yer almalıdır.
  • Çok sıcak veya çok soğuk besinler tüketilmemelidir.
  • Yemekten sonraki 2-3 saat süresince uzanılmamalı, yatılmamalıdır. Yatmadan en az 3 saat önce besin tüketimi kesilmelidir.
  • Yatak başının 15 cm kaldırılması ve sol tarafa dönerek yatılması da alınabilecek önlemler arasındadır.
  • Ayrıca dar kemerler ya da beli daraltıcı korse ve benzeri giysilerden kaçılmalıdır.