Sarımsak 25-100 cm aralığında değişen boyda, yeşilimsi veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Keskin bir kokuya, iştah açıcı ve yakıcı bir tada sahiptir. Ana vatanının Orta ve Batı Asya stepleri olduğu düşünülmektedir. Ülkemizde en çok Kastamonu sarımsağı, Balıkesir sarımsağı, Kara sarımsak, İspanyol sarımsağı ve İtalyan sarımsağı yetiştirilmektedir.
Sarımsağın %65’i sudan oluşmaktadır ve kuru ağırlığının büyük çoğunluğunu fruktoz içeren karbonhidratlar oluşturmaktadır. Ayrıca kükürt bileşikleri, lif ve protein de içermektedir. Sarımsak aynı zamanda yüksek düzeyde saponinler, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta düzeyde selenyum ve A ve C Vitaminleri ve düşük düzeyde kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleksi vitaminlerini de bünyesinde barındırmaktadır.
Sarımsak uzun yıllardır tibbi özellikleri sebebiyle üzerinde detaylı araştırmalar yapılan bir bitkidir. Orta Çağ’da bilhassa kolera, veba vb. salgın hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bu dönemde salgın hastalıklarla mücadele eden hekimlerin maskelerini sarımsakla ıslattıkları bilinmektedir. 3500 yıllık bir belge olan Mısır Kodeksi Ebers’te sarımsağın kalp rahatsızlıkları, tümörler, solucanlar, ısırıklar ve diğer rahatsızlıkların tedavisinde yararlı olduğu belirtilmektedir. Sarımsağın çeşitli rahatsızlıklar için kullanımının yanı sıra kalp sağlığı üzerindeki etkisi üzerinde de önemle durulmaktadır. Bu konuyu araştıran en eski çalışmalar 1950’lerde başlamasına rağmen eski Hint metinlerinde de yer almıştır. Ayurvedik tıbbın babası Charak (yaklaşık MÖ 3000), sarımsağın kanın akışkanlığını koruduğunu ve kalbi güçlendirdiğini, Hintli doktor Charaka, sarımsağın kalp toniği gibi davrandığını ve kalp hastalıklarını önlediğini iddia etmiştir. Peki gerçekten sarımsak kardiyovasküler hastalıklar üzerinde etkili olup, tansiyonun düşürülmesinde yardımcı mıdır?
Sarımsak ve Kardiyovasküler Hastalıklar
Kardiyovasküler hastalık yüksek kolesterol, hipertansiyon, kanın pıhtılaşma süresinin artması veya kanın yoğun şekilde pıhtılaşması gibi faktörlerle karakterize çok faktörlü bir hastalıktır. Kanın pıhtılaşma sürecindeki değişiklikler damarlarda tıkanıklığa yol açarken, yüksek serum kolesterol seviyeleri, ateroskleroz ve kardiyovasküler hastalığın başlamasına ve gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. Hem klinik hem de epidemiyolojik çalışmalar, hiperlipidemi ve hipertansiyonun, ateroskleroz, inme ve kalp krizi gibi komplikasyonların belkide en büyük risk faktörleri olduğunu göstermektedir.
Yüksek tansiyon kalp krizi, felç ve kronik kalp yetmezliğinin tahminen %70’inden sorumludur. Batı ülkelerinde kardiyovasküler ölümlerin %37’sine, Dünya genelinde ise %13,5’ine sebep olmaktadır. Türkiye’de ise yetişkin popülasyonunun %25’inde görülmektedir. Hastalarda yorgunluk, soğuk eller/ayaklar, ağız kuruluğu, baş dönmesi, baş ağrıları, kas krampları/miyalji gibi etkiler görülmektedir.
Türkiye, Kanada ve Avrupa ülkelerinde yapılan çeşitli çalışmalarda sarımsağın kardiyoloji alanında en çok kullanılan tamamlayıcı yaklaşım olduğu, ayrıca sarımsak takviyelerinin hipertansiyon ve hafif yüksek kolesterol düzeylerine sahip bireyler için etkili bir yöntem olabileceği sonuçlarına varılmıştır.
Sarımsağın tansiyon düşürücü etkisinin bitkinin soğan kısmında bulunan kükürt içerikli bileşikler yardımıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir. Özellikle kan damarlarının genişlemesini sağlayarak kanın damarlara yaptığı basıncın azalmasına yardımcı etkiye sahip kükürtlü bir bileşik olan allisin sarımsakta yoğun olarak bulunmaktadır. Bu bileşik damarların daralmasını ve kan basıncının artmasını sağlayan bir hormon olan anjiyotensinin üretimine yardımcı bir enzimin üretimini inhibe etmektedir. Böylelikle hipertansiyonlu bireylerde kan basıcı düşmektedir. Yapılan çalışmalarda kan basıncı üzerindeki etkisinin yanı sıra damar tıkanmalarının sebebi olan plakların oluşumununda etkili enzimleri de inhibe ettiği görülmektedir. Sarımsak özü nabız dalga hızında bir azalmaya sebep olarak kan damarlarının gençleşmesini sağlamaktadır. Damar sertliği yaşa birlikte her 10 yılda bir 1.43m/s nabız dalga hızıyla artarken, sarımsak tüketimi olan bireylerde 0,7m/s nabız dalga hızıyla azalmaktadır. Bu durum da damarların gençleşmesine yardımcı olmaktadır.
Mevcut yapılmış çalışmalar doğrultusunda sarımsak ve sarımsak bileşenlerinin kardiyovasküler hastalıklar ve bunların belirteçleri üzerinde herhangi bir ciddi yan etkiye sebep olmaksızın olumlu sonuçlar meydana getirdiği gözlemlenmiştir. Bu sebeple kardiyovasküler hastalıklardan korunmada ve bu hastalıkların tedavisinde sarımsak tüketimi desteklenmektedir fakat her besin gibi sarımsağın da fazla tüketildiğinde olumsuz etkilere yol açabileceği unutulmamalıdır.